Kitap Adı: Anlaşma
Kitap Yazarı: Jodi Picoult
Orijinal Adı: The Pact
Yayın: A.P.R.I.L Yayıncılık
İlk yazıma kendi açımdan efsane sayabileceğim, son zamanların en başarılı ‘’duruşma temalı kitap ‘’ yazarlarından Jodi Picoult’un Anlaşma isimli kitabıyla başlamam kesinlikle tesadüf eseri değildir. Tamamen planlı ve kurgulu bir hareket olarak, eğer daha önceden okumayanlar varsa sizleri de kendi bağımlılığıma alet etme amaçlıdır, önemle duyurulur. Yazara ve kitaplarına aşina olanlar varsa zaten ne demek istediğimi çoktan anlamışlardır diye düşünüyorum. Kendi alanında çok iddialı bir yazar olan Jodi Picoult beni her zamanki gibi bu kitabında da bolca ağlattı, çelişkide bıraktı, uyku düzenimi mahvetti ve gözlük kullanmaya bir adım daha yaklaştırdı. Şikayet ettiğim sanılmasın ben halimden gayet memnunum :)
‘ Söylenecek bir şey kalmamıştı
Kollarını ona dolayan kızın hayatının her evresini
gözünün önüne getirebiliyordu; beş yaşında daha sarışın, on bir yaşında hızla
boy atıyor, on üç yaşında elleri erkeksi. Mehtap, çekik gözlerinde yansıyarak
yuvarlanıyordu gökyüzünde. Kız onun teninin kokusunu içine çekti ve ‘’Seni
seviyorum’’ dedi.
Genç adam onu o
kadar usulca öptü ki kız bunu hayal ettiğini sandı; gözlerine bakmak için biraz
geri çekildi. Ve silah patladı. ‘Beni öldürecek kadar seviyor musun ?
Harte ve Gold; yan yana evlerde yaşayan, birbirine çok yakın iki aile ve hikaye ailelerin çocukları Chris ve Emily’nin temelleri daha beşikte oldukları zamana dayanan sıradışı ilişkilerine dayanıyor. Kalpleri ve ruhları daha doğdukları an birbirine bağlanmış bu iki çocuğun hayat hikayesi Emily’nin gizemli ölümüyle tamamen ters düz oluyor ve kitap boyunca iki ailenin ayakta kalma mücadelesini okuyor, ve Chris’in sakladığı, boyunu çoktan aşan sırrının gizemini çözmeye çalışıyoruz. Gizem Emily’nin başından vurulduğu andan başlıyor ve tahmin edersiniz ki olay yerindeki tek kişi Chris’ten başkası değil.
------------- Spoiler İçerir -------------
Geldik en sevdiğim kısma, yani kişisel yorum bölümüne..
Kitabın başlangıcı beni sarsmadı desem kesinlikle yalan olur çünkü en büyük
gizem kitabın başında okuyucuya sunulmuş gibi hissettim ama tabii ki haksız
çıktım ve kendimi bu hayret verici kitapta kaybettim. Kitap geçmişe ve şimdiki
zamana yolculuklar yaparak ilerliyor ve bu sayede geçmişte yaşananlar ve
hissedilenlerle şimdi olan olaylar arasında bağlantı kurabiliyoruz. Şahsen
benim en sevdiğim kısımlar Emily’nin cinayet mi yoksa intihar mı meçhul ölümünü
aydınlatmaya çalışan, geçmişi anlatan bölümlerdi, böylece ilişkilerinin gelişme
aşamalarında sanki yanlarındaymışım gibi hissedebildim, her olayı onlarla
birlikte ben de yaşadım. Her bir sayfasında kimi zaman Chris’in aşkıyla Emily’ninki
bir mi dedim, kimi zamansa Emily’e hak vererek Chris’ e kızdım. Ailelerin
hangisi haklı sorusunu her sayfada sordum kendime ama net bir cevabım yoktu.
Çünkü kitap tam bir çelişkiler kitabı.
Duygu karmaşaları arasında gidip geldiğim yetmiyormuş
gibi kendimi duruşma salonunda hakimin yerine koyduğum da oldu sorgulanan
benmişim gibi hissettiğim de. İnsanın vicdani değerlerini, bir insanın
karşısındakini ne ölçüde ne kadar sevebileceğini, yapabileceklerinin bir sınırı
olup olmadığını o kadar çok sorup durdum ki kendime bu açıdan okuması çok rahat
bir kitap olduğunu söyleyemeyeceğim. Mutlu olmasa da kesin bir son beklemeniz
de hata olur, yazar sonunu sizin vicdanınıza ve kitaptan yaptığınız kişisel
çıkarımlara bırakmış. İnsanın direkt kalbine dokunan, bu özel romanı okurken
kendinizi çelişkilerde kaybetmeye, duruşma salonlarının soğuk ve gergin
havasına, gençliğin umursamaz ve acı zamanlarına ve en önemlisi de aşkın insana
neler yaptırabildiğine hazırlayın derim. Tabii ki yanınızdan bir kutu mendil ve
kahveyi eksik etmeden.. Keyifli okumalar..:)
Önerilen şarkı :
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarla yaşıyoruz